Kayıtlar

Ocak, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

DEMOKRASİ VE KİMLİK

Kimliksiz olmak aynı zamanda yeterince demokrat olmaya da engel toplumsal bir olgudur. Toplumsal yaşamda belirli bir kimlik edinememişlerin, demokratik kaygıları ve gereksinmeleri asla yüksek değildir. Kimliksizlik bırakınız demokrat olabilmeyi, tam tersine itaat kültürünün ve itaat toplumunun gereklerinden birisidir.  Bireysel anlamda böyledir de, ulusal anlamda böyle değil midir?  Ulusal anlamda da aynen böyledir. Ulusal anlamda da kimliksizlik bir ulusu ve ülkeyi asla daha fazla demokrat kılmayacağı gibi ülke yönetimini de demokratikleştirmez. Yani ulusal kimlik, demokratik bir ülke olmanın engeli değildir. Tam tersine ulusal kimliğini giderek yitiren ülkelerde anti-demokratik talepler giderek artar ve bu taleplere verilen cevaplar ise iktidarların keyfiyetine ve ilkesiz  davranışlarına neden olur... Ulusal kimlik ile demokrasi arasında ters değil olumlu bir ilişki vardır. Tüm dünyadaki demokratik rejimle yönetilen ülkelere bakınız, söz konusu bu ülkeler ulusal kimlik

ANDIMIZIN TEK KALDIRILIŞ NEDENİ OLAN “TÜRK” KAVRAMI ÜZERİNE KÜÇÜK BİR KİNAYE…

Yıllar boyu el birliği ile Türk’lüğü bir etnisite olarak alıp, "bir Türk dünyaya bedeldir" diye ırksal söylem ve davranışlar ile içini doldurursan, ulus devlet meselesinİ ve gerekliliğini görmezden gelirsen, bir devlet olmanın ancak ve ancak bir millet yaratmakla ilgili olduğunu anlayamazsan, aradan yıllar geçer, ve bir Osmanlı’cı gelir ve o senin "Türk'üm, doğruyum,çalışkanım.. diye başlayan andını kaldırıverir... Kaldırılan sadece andın değil, ulusal kimliğindir... Ama kaldıranın gerekçesi güçlüdür; Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Rum, hepimiz eşitiz vekardeşiz der... Verecek cevabın olmaz... Çünkü on yıllardır Türk olmak senin için sadece bir ırk ve etnisite meselesiydi... Şimdi sen de buna karşılık desen ki; Ezanı da kaldıralım; Çünkü; Müslümanız ama, Caferimiz var, Şafimiz var, Alevimiz var, Yezidimiz var, Ateistimiz var, Deistimiz var…. Yetmedi Süryani'miz var, Hristiyan'ımız var, Yahudi'miz.... Hepimiz eşitiz ve kardeşiz... Ne cevap alırsınız?  Alaca

Namustan Yola Çıkarak Yaşamı Düzenleme Kurnazlığı..

En demokrat, en liberal, en rahat, en hoş görülü ve en modern Anne ve Babaya dahi "siz üniversitede iken kızınızın bilmediğiniz bir erkekle beraber aynı evde kalmasını ister misiniz"? diye sorsanız alacağınız cevap en azından hayır cevabıdır. Böyle bir soru ile başlayarak "cinsiyet ve cinsellik üzerinden namus" hassasiyeti yaratma ve buradan da "devletin namus bekçiliğine" ONAY VERME davranışının haklı gerekçesini oluşturmuş olursunuz... Amaç bu tür yaklaşım ve düzenlemeler ile "namus değerleri" olan bir toplum yaratmaksa, öncelikli konu namusu insanların bacak aralarından kurtarmak ve farklı namus değerleri ve hassasiyetleri olan bir toplum yaratmaya çabalamayı gerektirmez mi? Yok illa ki, namus konusunda en önemli ve öncelikli mevzu "cinsellik" meselesidir diyorsanız o zaman da, tacizlerin, tecavüzlerin, küçük yaşta evlenme ve evlendirmelerin, muta ve imam nikahı  ile cinsel ihtiyaçları tatmin etme gerçeğini görmeniz ve öncel

"TAVUK SUYU ÇORBA"...

Dün öğle saatleri, kardeşimle birer çorba içmek için orta alt sınıflara hitap eden bir lokantaya gittik.. Çünkü buralarda çorbalar lezzetli oluyor her nedense... Öğle saati olduğu için memurlar, öğrenciler çok kalabalıktı, yer bulamadık..  Tam bu sırada dışarıya yönelirken 55-60 yaşlarında bir kadın lokantadan içeriye girip "tavuk suyu çorba"nın fiyatını sordu. 3.5 lira dedi aşçı, Kadın geriye döndü... Çıktı ve gitti... Biz yer bulamadığımız için daha sakin ve yine ucuz sayılabilecek başka bir lokantaya gittik. Tam oturduk çorbalarımızı içeceğiz, o kadın yine geldi ve yine "tavuk suyu çorba"nın fiyatını sordu; Aynı şekilde "3.5 lira" cevabını aldı... Tekrar geriye döndü çıktı ve gitti... Ağzımdaki lokma büyüdü, büyüdü ve boğazımda düğümlendi. O an için duygularım aklımı kullanmama engel olduğu için söz konusu kadına çorba içme olanağını sağlama davranışını da gerçekleştiremedim.  Kısa bir müddet sonra arkasından seğirttim ama, kadın çok uzaklardaydı. İçimd

Arkadaşlığa Dair

Bir kez bozmaya gör... Hafif de olsa bir kez dahi yaralanmış arkadaşlık ilişkileri ülsere yakalanmış mideye benzer... Her ikisi de tedavi edilebilir elbette.. Her ikisi de yaşamı sürdürmeye yeterli olacak kadar sağlığına kavuşturulabilir eğer istenirse...  Ama ne var ki her ikisi de yara almamış haldeki durumlarına bir daha asla ulaşamazlar... Yaşarken ne arkadaşına ne de vücuduna hafif de olsa yaralar açmayacaksın, Çünkü yaralar kapansa da izi kalıyor... Ne o eski günlerdeki gibi güzel bir tadın peşinde olabiliyorsun artık, ne de o eski samimi ve güzel muhabbetin...

KURTULUŞ; DOĞADIR, BÜTÜNÜN PARÇASI OLMAKTIR.

Resim
İNSANOĞLUNUN DOĞAYI BOZMADAN, DOĞA İLE BÜTÜNLEŞEREK YAŞAYABİLECEĞİ, VE DOĞANIN ESTETİĞİNİ KENDİ ESTETİK DEĞERLERİNİN TEMELİNİ OLUŞTURACAĞI, BİR DÜNYA MÜMKÜNDÜR ASLINDA... AMA BUNUN İÇİN; KAPİTALİZMİN "GÖLGESİNDEN YARARLANMADIĞI AĞACI KESTİĞİ" GERÇEĞİNİN DEĞİŞMESİ, "ASLOLAN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEKTİR" DİYEN MARKSİZMİN, ASLOLAN DÜNYA İLE BÜTÜNLEŞEREK DÖNÜŞMEKTİR DEMEK İSTEDİĞİNİ ANLAMAMIZ GEREK... ÇÜNKÜ TÜM İNSANLIĞIN KURTULUŞU DOĞAYA DÖNMEKTİR... DOĞAYA DÖNMEK ASLINDA İNSANIN KENDİNE DÖNMESİDİR. DOĞADA HER ŞEYİ BULUR İNSAN, DOLAYISI İLE KENDİSİNİ DE BULUR.. KENDİNİ BULAN İNSAN ANLAMLI BÜTÜNÜN SADECE BİR PARÇASI OLDUĞUNU ALGILAR VE SORUN BİTER... İNSAN DOĞANIN BİR PARÇASIDIR... BÜTÜNÜN PARÇALARI BİRBİRİNİ TAMAMLAR, BİRBİRİNE HÜKMETMEZ... BÜTÜNÜN BİR PARÇASI DİĞERİNE HÜKMETTİĞİ AN BÜTÜNÜN, BÜTÜN OLMAKTAN ÇIKTIĞI ANDIR. ACILARIN SONA ERMESİNİN BİRİCİK YOLU, İNSANOĞLUNUN TEK VE EGEMEN OLMAYI TERK ETTİĞİ ANDIR.. AKIL BU DEĞİLDİR... AKIL BÜTÜNÜ TAMAMLAYAN EN İŞLEVSEL PARÇAD