Kayıtlar

Mart, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İnsanlar

"İnsanlar ikiye, üçe ya da dörde ayrılır" bağlamında "tipoloji değerlendirmeleri" doğru ya da yanlış vardır ve hep var olacaktır. Koyulan ölçütlere göre insan tiplemeleri yapmak adettendir ve literatür bağlamında bilimsel yönleri de olan "insan tip" sınıflamalar olduğu herkesin bildiğidir. En güzeli ve aykırı olanı nedir peki? Derseniz; "İnsanlar kaça ayrılırsa ayrılsınlar, ben aralarından geçer giderim, veya "ben hep uzaktan bakarım".... biçimidir derim. Bu kolay değildir. Lakin muhteşemdir. Hayatın içinde olmak ya da kenarında olmak gibidir bir şeydir bu. Lakin bu eğer bir tercih meselesi ise muhteşemliği oradan gelir. Zorluğu ise yalnızlığından ve zorunda olmadan tercih edilişinde ve anlaşılamaz oluşundandır. Ve bir de sorumluluklarımız ve görevlerimiz meselesi vardır ki; Mutlaka bir tiplemenin içinde olmamız gereken...

Gelişirken İlkelleşmenin Gerisine Düşmek

Yaşar Kemal şöyle der bir ifadesinde; “Bu dünya sevgisiz bir dünya. Dünyayı sevmeyenlerin, ağaçları, kuşları, ak bulutları, mavi göğü, akar suları, topal karıncayı, hasta kurbağayı sevmeyenlerin dünyası. İnsanoğlunu sevmeyenlerin dünyası…” Ne kadar doğru bir saptama... Örneğin on yıllardır hatırladığım tüm iktidarlar "sevgisiz iktidarlar". Nereden mi çıkarıyorum? Neredeyse hepsi ota böceğe, ağaca düşman, kurda kuşa düşman, dağa, taşa düşman... Serbest gezen hayvana , özgür ve bağımsız düşünen insana düşman. İşte bundan çıkarıyorum... Ve dahası Gülmelerin ve göz yaşlarının yalanından, Talanların, yalanların, dolanları gerçeğinden, Görgüsüzlüğün azalacağına daha da artıyor oluşundan hegemonyasından çıkarıyorum. Bir insan yalan yalan gülmeye, yalan yalan ağlamaya, inadına inadına görgüsüzleşmeye başladı mıydı, iflas etmiş demektir. İnsanları, toplumları ve iktidarları çürüten şeydir bunlar.. İlkel insanların gerisine nasıl düşülür bilir misiniz? İlkel insanlar yaland