Kayıtlar

Ekim, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

YANLIŞ İNSANLARDAN DOĞRU YAŞAMLAR ÇIKMAZ

Resim
Kendisi dışındaki herkese gülen, k endisi dışındaki herkes ile dalga geçen,  endisi dışındaki herkese kızan, k endisi dışındaki herkesi aşağılayan ve sadece kendisi için tüketen bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum iyi bir toplum değildir. Oysa; Kendisine gülebilen, kendisine kızabilen, kendisini eleştirebilen, kendisini gereğinden fazla beğenip önemsemeyen ve başkaları için de üretebilen bireyler olabilmek gerek. Çünkü; Yanlış insanlardan doğru yaşamlar, yanlış yaşamlardan doğru hayatlar çıkmaz.

İYİLİK ÜZERİNE 2

Resim
İyilik sadece sevdiklerine ilişkin gerçekleştirilen olumlu ve yararlı davranışlar değildir. Elbette takdire değerdir lakin sevdiklerin için yapılanlar çoğunlukla güdüseldir. İyiliğin "mutlak iyilik" olması ölçütü, kişilerin sevmediklerine/bilmediklerine yönelik oluşudur. İyiliğin evrensel ve toplumsal işlevselliği ise ancak bireyci olmaktan çıkarılması ile anlamlı ve dönüştürücü olabilir. İyilik Kant'ın idealizminde (iyilik bir görevdir) olduğu gibi bireysel bir tutum ve davranış olmaktan asla çıkarılmamalı ama salt ona da indirgenmemelidir. İdealizmdeki iyiliğin eleştirisi ve yeniden konumlandırılması "sistematik iyilik", "örgütsel iyilik" ya da "kamusal iyilik" olarak organize edilmeli ve yapılandırılmalıdır. Bu konuda Kant öncesi ve sonrası filozoflar, bilim ve düşün insanları eleştirel şeyler söylemişlerdir zaten. Pozitivizm, rasyonalizm ve özellikle materyalizmin ve diğerlerinin bu bağlamda söyledikleri çok önemlidir. İ

KARANLIĞI HALK YENER

Siz karanlık insanların bilimden ve sanattan söz ettiklerini duydunuz mu? Duyamazsınız. Duyarsanız onlar için hala umut var demektir. Karanlık insanların teknolojiden söz ediyor olmaları ise teknoloji peşinde olmalarından dolayı değil, teknolojinin sunduğu olanakları kullanarak varlıklarını daha da güçlendiriyor olmalarındandır.  Lakin mesele bu değil. Yani mesele teşhis etmek değil.... Bu biliniyor zaten. Mesele bilimi ve sanatı asla ağızlarına almayan bu insanların nasıl oluyor da, işi bilim ve sanat olan insanlara hükmediyorlar meselesidir. Ve daha da önemlisi asıl mesele; Bunu çözümlemenin ve aşmanın tek yolunun bilim ve sanat ile uğraşan insanların, bilimlerini ve sanatlarını toplum için yapmalarının sağlanması meselesidir.  Somut ifadeyle bilimi ve sanatı sınıfsal ölçütlere ve kitlelere taşıma meselesidir. Çünkü karanlığı ancak halk yener.

İYİLİK ÜZERİN 1 VE BİZİ "İNSAN" KILAN ŞEY NEDİR?

Resim
Yapmak zorunda olduğumuz işleri yapmak bizi sadece "canlı", Yapmak zorunda olduğumuz işleri iyi yapıyor olmaksa "düşünen normal canlı" kılar. Oysa bizi öncelikle “insan” kılan şey; Yapmak zorunda olmadığımız halde iyi derecede yaptığımız bütün işlerdir. Ama bizi "iyi insan" kılacak olansa; Ezilen, sömürülen, hor görülen, ötelenen, talan edilen, yok edilen ve yok sayılan tüm canlılara ve doğaya sahip çıkan davranışların sergilemektir. Her koşulda, her yerde ve her zaman adaletsizliğe ve eşitsizliğe karşı olabilmektir.

ERTESİ GÜNE, ERTESİ GÜNLERE TAŞIYABİLMEK

Resim
Galiba tüm iyi niyetlerimize, emeklerimize ve istemlerimize rağmen pratik sonuçlar açısından üzerinde düşünmemiz gereken şeylerden birisidir; "Bugün ne yaptığımız kadar ertesi güne bugünden ne taşıdığımız" meselesi... Yaşadığımız gün gerçekleştirdiğimiz her düşünce, her davranış, her duygu yani "her mücadele" elbette değerlidir. Ama işte tüm bunlardan ertesi güne ne taşıdığımız neleri değiştirebildiğimiz çok daha önemli ve değerlidir. Aksi halde günü kurtarmak kısırlığı ve tuzağında kendimizi tatmin ederek, hiç bir yapmamış olmak gibi bir gerçeklik ile yüz yüze kalabiliyor insan.

EGEMEN OLMA İSTEĞİ İLE BAŞLAR BÜTÜN KÖTÜLÜKLER

Resim
Doğada her şey ahenk içinde değildir. O "ahenk" lafı aslında doğru bir laf değildir... Çünkü her şey kaotiktir doğada.. Güçlülerin hayatiyetleri güçsüzlere oranla yüksektir. Zayıfların yaşama şansı yoktur. Ama işte o ahenk diye tanımlanan şey aslında doğadaki düzenin, sistematiğin ve bir ritmik akışın olma halidir. Bunun da tek bir nedeni veya açıklaması vardır; Doğada insanın dışında hiç bir canlı türü ve cansız varlıklar "egemenlik" peşinde değildir. Doğanın büyüklüğü, yüceliği ve güzelliği tam olarak burada yatar. Hiç bir varlık bilinçli bir egemen olma hali içinde değildir. "Egemen olma" isteği ve davranışı beraberinde üstün olma ve haliyle de yok etmeye varan tutum ve davranışların nedenidir çünkü. Doğanın kendini yok etmiyor oluşu ve sürekli yeniliyor sürdürüyor oluşu bundandır. "Egemenlik" sahip olma bağlamında dünyanın kötülüklerinin en temel nedenidir. İnsanların mülkiyet ve dolayısıyla sınıflı topluma yöneldikler

MUTLULUK ÜZERİNE AYKIRI VE TEKİL BİR AFORİZMA

Resim
Mutluluk başka bir şeydir. Sevindiğimiz, çoşkulandığımız,, hoşlandığımız, kazandığımız zamanlardaki ansal olumlu duygudurum durumları mutluluk değildir. Ya da bu anlar mutluluğu tanımlamakta asla yeterli değildir. Mutluluğu anlık endokronolojik duygudurumların bir sonucu ve yansıması olarak alamayız. Mutluluk daha büyük, daha nitel, daha ulvi ve daha emek yoğun bir yaşam biçimi olsa gerektir. Bir anlamda sürdürülebilir olumluluk koşulları duygudurumudur mutluluk... Ve bu koşullar öyle sanıldığı gibi salt "olanak" meselesi de değildir. Bir insan için özveriye dayalı mutluluk geçicidir..Dahası yalandır.Mutluluk giderek daha çok eşitlik, daha çok dayanışma, daha çok emek isteyen ilişkileri gerektiren yaşam biçimi somutlamasıdır. "Bugün çok mutluyum" diye bir şey oktur. Mutluluk ya vardır ya da yoktur. Bugün keyifli olabilirsin ama keyiflilik mutlu olmak demek değildir. Mutluluk katlanılabilir bir hayat demek değildir.  Hayatı katlanılır olmakt