İBADETLER VE HAYATA DAİR

 Birincisi, orucun açların ve yoksulların halini anlamakla ilgisi yoktur...

Eğer öyle olsaydı açların ve yoksulların oruç tutmasına gerek olmazdı, öyle değil mi?
Dolayısıyla yoksul olmayanlar, orucu da sadece kendileri için tutarlar.. Tıpkı diğer ibadet ritüellerini de sadece kendileri için yaptıkları gibi..
Ve o nedenledir ki, ibadetler yoksulların ve açların dertlerine çözüm üretme amaçlı uygulamalar değildir.
Oysa olması gereken bu olmalıydı.. Ama değil...
İkincisi,
Ve yine o nedenledir ki, yeryüzündeki bütün dinlere ilişkin dindar kişiler, dinlerinin gerektirdiği ibadetleri yerine getirirken, kötülük yapmaya devam edebilirler.
Çünkü ibadetler, çoğu insan için muhasebe defterine yazılacak borç ödeme veya hesabı kapatma gibi algılanır ve uygulanır. Çünkü "o başka, bu başkadır"...
Oysa ibadet doğruya yaklaşma, haliyle doğru insan olmak içindir..
Olması gereken bu değil midir?
Sonuç olarak ibadetler, insanları iyi insan yapmıyorsa, sadece kendi korkularının ve belirsizliklerinin tedirginliğini azaltma ve bir şekilde öbür dünyayı garantiye almak için yaptığın bir ritüel olarak kalmaktadır.
Üçüncüsü, dünyadaki tüm dinlere ilişkin ibadetlerin bazı kişi ve toplumlarda "din savaşçısı" olması ile eş değer bir anlam taşıyor olmasıdır.
Dolayısıyla radikal bir Yahudi'nin, bir Hindu'nun, bir Müslüman'ın veya bir Hristiyan'ın iyi insan olmak adına ibadetin tek bir işlevi ve amacı vardır: Kendinden olmayanı bertaraf etmek, yok etmek...
İşte bütün mesele o "iyi insann" nasıl iyi olduğu veya ne yaparak iyi olacağı meslesidir....
Yardımsever, faydalı, dürüst ve çalışkan bir ateistin, deistin, panteistin veya panenteistin işi sadece inanmak olan ve inanç ve din militanlığı yapan bir dindar kıyaslaması bizi ibadetlerin nasıl değil, ne olması veya olmaması gerektiğine götürür.
İnanmak ve ibadet iyi bir şey..
Ama bizi yardımsever, çalışkan, dürüst, faydalı kılıyor ise...
Peki kılmıyor ise?
İstatistikleri ve reklamları gör
Gönderiyi Öne Çıkar
Tüm ifadeler:
Ahmet Bedia Uzun, Cengiz Çıkıkcı ve 7 diğer kişi
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pervasızlık

Resim
Pervasızlık sözcük anlamı ile çekinmezlik, sakınmazlık ve korkusuzluk demektir. Kişilik ve davranış bozukluğu olarak görülmesi gereken pervasızlığın zaman zaman ve görece koşullarda kabul edilebilir ya da en azından anlaşılabilir bir tutum ve davranış olabilmesi mümkündür. Örneğin ergenlik ve genç yetişkinlik dönemlerindeki pervasızlığın anlaşılabilir olması gerektiği gibi. Lakin bizim sözünü ettiğimiz "pervasızlık" böylesi bir eğilim ve davranış değil. Koca, koca adamların, yetişkinlerin, bir kurumu veya devleti yönetme erkini elinde bulunduranların pervasızlığıdır sözünü ettiğimiz. Çekinmezlik, sakınmazlık ve korkusuzluk tutum ve davranışları eğer bir gücü özellikle de devlet gücünü elinde bulundurmadan sergilenen bir tutum ve davranış şeklinde cereyan ediyorsa bunu belli ölçülerde saygın bir tutum ve davranış olarak görmek de mümkündür.  Ancak bir grubun, bir kurumun veya özellikle de devlet gücünü ele geçirerek veya devlet gücüne sahip olarak pervasızlı
Devamı

Doğru Bildiğimiz Yanlış, Asıl Doğru Olan ve Bu Neyi Değiştirir?

Resim
Doğru insan, cömert insan, iyi insan, dürüst insan olmaz. Doğru davranan, cömert davranan, iyi davranan, dürüst davranan insan vardır.  Dolayısı ile eylem ve eylemlerdir aslında iyi veya kötü olan. İnsan kendisi değil, eylemleridir yararlı veya zararlı olan. Uzun insan, kısa insan, şişman insan, zayıf insan siyahi insan, beyaz insan olur. Lakin iyi veya kötü ya da edepli yada edepsiz insan olmaz. İyi davranış, kötü davranış, edepli ya da edepsiz davranış olur. Dolayısıyla insanların eylemleridir sıfatlandırılması gereken insanın bizzat kendisi yani nesnel olarak var oluşu değildir. Örneğin cinayet işleme potansiyeli insanı katil yapmaz, ancak cinayet işlemesi katil yapar. Şimdi buradan hareketle zaten bizler birbirlerimizi değerlendirirken kimlik ve kişilik açısından birbirlerimizle ilgili yargılarda bulunurken nelere bakıyoruz; birbirimizin siuetine mi yoksa eylemlerine mi? Elbette eylemlerine....   Peki diyelim ki hayatı bu şekliyle kavramaya ve y
Devamı

MEKAN GEOMETRİSİ...

İnsana en uygun mekanlar galiba sınırlarının insanı dürtmediği ve biçimlendirmediği mekanlar olsa gerek... Evet, evet kesinlikle öyle.... Mekansızlık bazen çok güzeldir, kabul ediyorum... Ama insanın süreğenliğinde mekansızlık diye bir şey yok... Mekansızlığın o güzelim uçarılığını, bağımsızlığını ve belki ölümsüzlüğünü bir mekanda nasıl yaşayabilirsiniz? İşte bütün mesele bu... Bu aynı zamanda o mekanı insanileştirebilme meselesidir de aynı zamanda. Mekanlar güven ihtiyacı ile yalnızlaşma ihtiyacının giderildiği yerlerdir... Genel olarak mekan denilen o kapalı geometrik alanlar "ev"lerimizdir... Duvarlar ve çatı ile sınırlandırılmış bu alanlar için insana en hoş gelen şey s ınırların olabildiğince belirsizleştirilmiş göründüğü ve  insanın üstüne, üstüne gelmeyecek bir boşluk hissidir... Ki bu his sadece bir geometrik şekil ile tasarlanmış olan mekanlara özgüdür daha çok... Bu bağlamda az duvarlı hissi veren ve bir dehlizde olmadığın duygusunun egemen olduğu mekanlar kare
Devamı